Demo Site

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Tarihin En Arıza 8 Futbolcusu

Eric Cantona


Fransızlar'ın efsane futbolcusu Eric Cantona'nın arızalarını anlatmaya satırlar yetmez. Futbolcunun, Fransa'da kariyeri pek parlak geçmedi; yaşadığı olaylar, verdiği ölçüsüz demeçler (Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu yöneticilerine 'Salak' demişti...) yüzünden ülkesinde çok adres değiştirdi. Leeds United'da dirildi ve Manchester United'da efsane oldu.

En büyük arızası: 1995 yılında, Crystal Palace maçında kırmızı kartla oyun dışında kalırken, kendisine laf atan bir taraftara uçan tekme attı; dokuz ay futboldan men edildi.

Roy Keane


Şu sıralar Ipswich Town'ın teknik direktörlüğünü yapan Roy Keane, futbolculuk yaşamı boyunca; kavgalar, ırkçı söylemler ve kartlarla karşımıza çıktı. Arsenal-Manchester United maçında Patrick Vieira'ya 'Köle' demesi, aylarca tartışıldı. 2002 Dünya Kupası öncesinde, İrlanda Millî Takımı'nın antrenman tarzını ağır bir dille eleştirdi ve millî takımla ilişkisi kesildi.

En büyük arızası: 1997 yılında kendisini sakatlayan Norveçli Alf-Inge Haaland'ı, intikam almak için, dört yıl sonra çok sert bir şekilde sakatlayarak, 29 yaşındaki futbolcunun spor yaşamını bitirdi.

Paola Di Canio


Faşist kimliğini hiçbir zaman gizlemeyen Paolo Di Canio, listedeki bir diğer İtalyan futbolcu. İtalya'da ve İngiltere'de sürdürdüğü kariyeri boyunca 100'den fazla gol atan Di Canio'nun, siyasi tarafı her zaman gündemdeydi; o kadar ki, CV'sine Mussolini hayranı olduğunu yazdığı söylenir.

En büyük arızası: 2005 senesinde emekçilerle özdeşleşmiş Livorno ile yaptıkları maçta sahanın ortasında Nazi selamı verdi.

Graeme Souness


ngiltere, İskoçya ve İtalya'da birçok maçta kırmızı kart gören İskoç Graeme Souness, rakiplerine yaptığı sert faullerle tanınıyordu. Teknik direktörlük hayatında Galatasaray'ı da çalıştıran Souness, en son 2006 yılında Newcastle United'ın başındaydı.

En büyük arızası: 1996 yılında, Türkiye Kupası Finali'nde Galatasaray Fenerbahçe'yi mağlup edince, santraya Galatasaray bayrağını dikerek, unutulmaz bir olaya imza attı.

Edmundo


Brezilya Millî Takımı'na kadar yükselmiş yetenekli bir forvet olsa da, Edmundo, 18 yıllık kariyerinde neredeyse her yıl takım değiştirdi. 'Hayvan' lakaplı futbolcu, saha içinde sürekli kavga hâlindeydi. Ama aynı zamanda evinin arka bahçesine, oğlunun doğum günü için sirk kurduran ve şempanzeye viski içirdiği iddia edilen renkli bir kişilikti...

En büyük arızası: 2008 yılında, Juninho'ya tükürdüğü için oyundan atıldı. Ardından, soyunma odasında, bir başka futbolcuya tekme attı.

Marco Materazzi


36 yaşındaki İtalyan, dünyanın en agresif ve provokatör oyuncularından biri. Futbol tarihinin en efendi futbolcularından Zinedine Zidane'ı, 2006 Dünya Kupası finalinde, kendisine kafa attıracak derecede çileden çıkaran Marco Materazzi, cüssesi ve gücüyle rakiplerine korku salıyordu. Zidane; olaydan sonra, Materazzi'nin, annesine ve kız kardeşine küfrettiğini öne sürdü.

En büyük arızası: 2004 yılında, Siena'lı futbolcu Bruno Cirillo'yu soyunma odasında dövdü ve iki aylık bir ceza aldı.

Andoni Goikoetxea


Listenin en acımasız, en sert isimlerinden biri olan İspanyol Andoni Goikoetxea, kariyerinin büyük bir kısmını Atletico Bilbao'da geçirdi. Bask ekibinde yaptığı birbirinden sert faullerle tanınan Goikoetxea'nın lakabı, 'Bilbao Kasabı'ydı.

En büyük arızası: 1983 yılında, Diego Armando Maradona'yı, Barcelona'da forma giyerken ciddi bir şekilde sakatladı. O maçta giydiği kramponlarını, ödülleriyle sakladığını açıkladı

Jose Batista


ruguaylı Jose Batista, 163 cm'lik boyuna rağmen, sert oyunuyla savunmada iyi işler çıkarabiliyordu. 21 yıllık kariyerinde, Uruguay'ın ve Arjantin'in birçok kulübünde forma giydi.

En büyük arızası: 1986 Dünya Kupası'nda Uruguay, İskoçya ile karşı karşıya gelirken, Batista henüz 56. saniyede kırmızı kart gördü ve Dünya Kupası rekorlarından birine sahip oldu.

Atatürk Hakkında Bilinmeyen Gerçekler !

1."ATA" LAFINI SEVMEZDİ
"Atatürk" hitabını ilk kez donemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir
konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak
almıştı.Kendisine "Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.

2.EN SEVDİĞİ YEMEK
Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı
boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya
düşkün değildi ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih
ederdi.

3.EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI
Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki
çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.

4.BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU"YDU
Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatı
boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri
Güntekin'in ünlü "Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rast
gele bir yerinden acar, birkaç sayfa okurdu.

5.KABUL SALONUNDAKI AT YAVRUSU
Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği,
Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o
dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş
bir tayla annesinin Cankaya Kosku kabul salonuna getirilmesini bile
emretmişti.

6.TAM BİR SALON ADAMI
En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.Klasik
Bati müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

7.GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI
Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de
özel olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına öncülük
edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.

8.DOLABINDA LACİIVERTE YER YOKTU
Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım
giymeyi sevmezdi.

9.ÖLÇÜLERİ
Boyu 1.74 idi. Hayatinin son dönemlerine kadar 76 olan kilosu
hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara
siyah rugan ayakkabı giyerdi.

10.RUMELİ ŞİVESİ
Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli
şivesiyle telaffuz ederdi.

11.HAZİN BİR HİKAYE
Hayatında bir donem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in
evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye
Hanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.

12.CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU
Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı
olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok
sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını
düşünüyordu.

13.PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE
Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle
sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi
Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.

14.KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI
Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz
odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini
sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.

15.DÜZEN TAKINTISI VARDI
Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran
eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.

16.HOŞGÖRÜLÜ LİDER
Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tutunu içmeye çalışırken eli
yanmış, "Alin bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti.
Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu
mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.

17.SİGARA PAZARLIĞI

Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde
kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor
bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek
cevap vermişti: "Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu
sizin izninizle yapacağım".

18."BU NASIL HALKÇILIK?"
Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün
milletvekillerinden bilet parası almamasına sasırmış nedenini
sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey
sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.

19."LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"

İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya
geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini
kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam
olmak demektir hocam, adam olmak!"

20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI

Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara
bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.

21.YABANCI DİLE MERAKI
Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda
geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya
Fransızca sözcükler de eklerdi.

22.FASULYESİNE POKER
Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun
sonunda kazandıklarını iade ederdi.

23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI
Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç
özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.

24.KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ
Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının
duyuyor olmasına sasırmış anılarında bunu esprili bir dille
anlatmıştı: "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da
Cumhurbaşkanı yapmışlar".

25.BİR RİCASI BAŞ TACIDIR

Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına
rastlamış, "Hafız Hanim benim hatırım için başındaki örtüyü acar
mısın?" diye sormuştu. Kadın bas örtüsünü açarak, Atatürk`ün önünde
eğildi ve ellerini öptü.

26.BİLARDO VE YÜZME

Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo
oynardı.

27.EN BAŞARILI DERS

Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif
bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.

28.YAGCILARA GECIT YOK

Yağcılara çok kızardı Bir aksam sofrasında kendisine gereksiz şekilde
iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.

29.SON YILBASI GECESI

1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik
Rüştü Aras ile bas basa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı
elbiseleri bakana hediye etmişti.

30.KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK
Kuşları çok severdi. Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği
güvercinliği vardı.

Aspirin

1897 Yılından Beri Keşif

Aspirin Ödülü`nün son sahibi ilacın damardaki etkilerini gösteren Dr. Derek Gilroy oldu.

Eğer bir yıl içinde satılan tabletlerini yan yana dizerseniz Dünya`dan Ay`a gidiş-dönüş mesafesini kaplıyor. Sadece ABD`liler bir yılda 80 milyar kutusunu yutuyor. Hakkında bugüne kadar 25 bini aşkın bilimsel tebliğ var. Kalp, bunama, dişeti hastalıkları, katarakt, baş ağrısı, soğuk algınlığının yanı sıra erkeklerde felç geçirmeyi yüzde 30 azalttığı yönünde yapılan araştırmalar bulunuyor. Her gün bir tane tüketildiğinde kalp krizi riskini azalttığı belirtiliyor.

Bu maddenin adı Asetil Salisilik Asit, yani ASA. Yani Aspirin. Yani, dünyanın en çok tanınan ve üzerinde en fazla araştırma yapılan ilacı. Pek çok kişinin deyişiyle `100 yıllık mucize`. Hâlâ vücuttaki yeni etkileri keşfedilmeye devam eden Aspirin, bu yıl da bir bilim adamına ödül getirdi. Üretici Bayer`in 10 yıldır düzenli olarak verdiği `Aspirin Ödülü`nün son sahibi, ilacın iltihaplanmayı nasıl giderdiğini fareler üzerindeki deneylerle gösteren Dr. Derek R. Gilroy.

Akyuvar rehberi
Dr. Gilroy`un yaptığı araştırmaya göre Aspirin, vücuttaki iltihaplanmayı damarlara etki ederek gideriyor. Çünkü Aspirin, vücudun nitrik oksit salgılanmasını sağlıyor. İltihaplanma durumunda vücut hemen alarma geçiyor ve sorunun meydana geldiği bölgeye akyuvar (lökosit) gönderiyor. Ancak akyuvarlar `görev bölgeleri`ne giderken yollarını şaşırıp damarlara yapışıyor. Nitrik oksit akyuvarların damarlara yapışmasını engelliyor. Aspirin ise vücudun nitrik oksit salgılamasını sağlıyor.

36 yaşındaki Dr. Gilroy, faralere verilen ASA`nın ardından damarlarda akyuvarların nasıl hızla hareket ettiğini mikroskoptan elde edilen görüntülerle ortaya koydu. "Nitrik oksit damarlar üzerinde etkili. Lökositlerin damar sisteminden ayrılmasını sağlıyor. Nitrik oksiti artırırsak bunu etkin yapabiliriz dedik. Aspirin verince akyuvar sayısının arttığını gördük. Bu, Aspirin`e has bir etki" diyen Gillroy, 10 bin avroluk ödülün sahibi oldu.

Eski Mısır`da da kullanıldı
100 yılı aşkın süredir pek çok rahatsızlıkta kullanılan Aspirin`in geçmişi aslında çok daha eskilere dayanıyor. Asprinin esas hammadesi olan söğüt yaprağı binlerce yıl boyunca ağrı giderici olarak kullanılmış. Eski Mısır yazılı belgelerinde adı geçen söğüt ağacından, tıbbın babası Hipokrat`ın da ağrı kesici olarak yararlandığı biliniyor.

Ancak söğüdün, bugün hepimizin kullandığı bir ilaca dönüşme serüveninde en büyük pay sahibi olan kişi Alman kimyager Felix Hoffman. `Aspirin`in babası` olarak da adlandırılan Hoffman, laboratuvar ortamında ASA üretmeyi 10 Ağustos 1897`de başardı. Ve o günden beri de hem Bayer firmasının hem de dünyanın en tanınan ilacı oldu Aspirin. Çok basit bir içeriği olan ilacın her yıl kullanım alanı genişliyor.

Soğuk algınlığıyla üç yıl
Aspirinin C vitamini desteğiyle soğuk algınlığı tedavisinde de kullanıldığını belirten Cardiff Üniversitesi Biyolojik Bilimler Fakültesi Soğuk Algınlığı Merkezi yöneticisi profesör Ronald Eccless, "200`ü aşkın virüs soğuk algınlığına neden oluyor. Kişinin yılda 2-5 kere yakalandığı soğuk algınlığı, burunda başlıyor. 75 yıl yaşarsak 200 kez soğuk algınlığı geçiriyoruz. Bu, ömrümüzün üç yılı demek! 1918`deki İspanya gribi salgınında Aspirin çok etkili olmuştu. Soğuk algınlığında Aspirin hâlâ çok etkili" dedi.

Ölümle İlgili Bilinmeyen Gerçekler

Ölümden sonra üç gün içinde akşam yemeğinizi öğütmenize yardımcı olan enzimler sizi yok etmeye başlar. Bozulmuş hücreler bakteriler için besin kaynağı olacak ve vücudunuz kısa bir süre içinde çürüyecek.

Ölüyü gömme geleneği 350 bin yıl öncesine dayanıyor. İlk olarak İspanya'nın Atapuerca bölgesinde ortaya çıktığı düşünülüyor.

İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren ortalama 100 milyar insanın öldüğü tahmin ediliyor.

1951 yılından beri neredeyse hiçbir ABD'li aşırı yaşlılıktan dolayı ölmedi...

Canlının ölmesi ne şekilde olursa olsun, her koşulda oksijen yetersizliğinden dolayı gerçekleşiyor. Hangi nedenden dolayı ölürseniz ölün, oksijen solunumu kesilince hayat sona eriyor...

Sadece ABD'de toprağa gömülen ölü vücutlardan 827,060 galon akıcı sıvı toprağa salınıyor. Bu da havaya hidroklorik asit, sülfür ve karbondioksit karışması anlamına gelir.

İsveç'te Promessa isimli şirket ölü bedenini sıvı nitrojen içinde dondurarak özel bir işlemden geçiriyor. Mısır nişastasından hazırlanmış özel bir tabut içinde toprağa gömüyor. Buna da 'ekolojik defin' adını veriyor

Hindistan'daki zerdüştler ölülerini akbabaların yemesi için açıkta bırakıyor.

Akbabaların çoğu insan ve sığır leşi yemekten ölüyor.

Madagaskar yerlileri ölülerin kemiklerini toprağın altından çıkarıp, kasabanın etrafında bir tur gezdirdikten sonra tekrar gömüyorlar. Bu törene 'famadihana' adı veriliyor.

Pis Kokudan Kovulma

Pis Kokusundan Dolayı Kovulan Elçi Veli lakaplı II. Bayezid'in padişahlığı. döneminde İstanbul'a Moskova kralının elçisi sıfatıyla Mihail Plachtneef isimli birinin geldiğini . .

Bu adamın insanı istifra ettirecek kadar pis kokmasından dolayı yıkanması için hamama götürüldüğünde bu keferenin hayatında hiç hamam görmemiş olup yıkanmak ve çamaşır değiştirmek adetine aşina olmadığı için kimse ile görüştürülmeden pisliğinden dolayı İstanbul'dan kovulduğunu...

Güneş'in sıcaklığı kaç derecedir?

Güneş, Güneş Sistemi'ndeki en büyük gök cismidir. Çok sıcak ve yanmakta olan bazı gazlardan oluşur. Bu nedenle, yüzeyinde her saniyede milyonlarca atom bombası patlamasına eşit güçte patlamalar olur. Bu patlamalarda boyu Dünyamız'ın büyüklüğünün 40-50 katı olan alevler fışkırır.

Ateşten bir topa benzeyen Güneş, yüzeyinden çok büyük bir ısı ve ışık yayar. Eğer, Güneş olmasaydı, her zaman gece olurdu ve her yer buzla kaplı olurdu. En önemlisi daha önce söylemiştik ya! Dünya'da yaşam yani biz olamazdık.

Güneş'in sıcaklığı derece 6000 dış yüzeyinde, içindeki sıcaklık ise 12 milyon derecedir.
Çünkü, uzay (uzay filmlerinden de hatırlarsınız) karanlık bir yerdir. Dünyamız da bu karanlık yerdeki bir gök cismidir. Bu karanlık yerin içinde Dünyamız'ı Güneş'ten başka aydınlatabilecek ve ısıtabilecek bir gök cismi yoktur.
Ancak, Güneş'ten yayılan ışık çok parlaktır. Havanın açık olduğu bir günde Güneş'e bakmayı denemişsinizdir. Hatırlayın bakalım. Birkaç saniye bakınca gözleriniz kamaşmıştı, değil mi? Aslında, Güneş'e bu parlak ışık nedeniyle doğrudan bakmak çok tehlikelidir. Gözlerimize bu parlak ışık zarar verebilir. Ayrıca, yazın uzun süre Güneş'te kalmak da tehlikelidir. Hatta, cildimizde uzun bir tedaviyi gerektirecek çok ciddi yanıklar oluşabilir. Çünkü, Güneş'ten yayılan ısı özellikle yazın çok yüksek olur. Oysa Güneş, Dünya'ya milyonlarca kilometre uzaktadır ve uzaya yaydığı ısının sadece binde ikisi Dünyamız'a ulaşır.
Peki Güneş'ten çok uzakta olmasına rağmen, Dünyamız'da sıcaklık bu kadar yükselebiliyorsa, acaba Güneş'in üzerindeki sıcaklık ne kadardır?
Bilim adamları, bu konuda yaklaşık sayılar verebilirler. Ama bu sıcaklığı, bildiğimiz herhangi bir şeyin sıcaklığıyla karşılaştırarak anlamak mümkün değildir. Bir düşünün! Güneş'in sıcaklığı derece 6 bin yüzeyinde olduğunu, içinde ise sıcaklığın 12 milyon dereceye kadar yükseldiğini... Bunu bildiğimiz neyle karşılaştırabiliriz ki? Elimizle sıcak suya temas ettiğimizde 50 dereceden fazlasına dayanamayız. En sıcak yaz günlerinde bile hava en fazla 40-50 derece civarındadır. Güneş bize biraz daha yakın olsaydı, Dünya üzerindeki herşey sıcaktan kavrulur kül olurdu. Ancak, biraz daha uzakta olsaydı, bu sefer de herşey buz tutardı. Tabi ki her iki şekilde de yaşam mümkün olmazdı.

Gökyüzü Neden Mavidir?

Gökyüzünün mavi görünmesinin (olmasının değil görünmesinin! çünkü normalde atmosferimiz daha doğrusu hava renksiz bir gazdır!) tek sebebi kırılma olayıdır.
Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar. Fakat kırmız
ışık (ki en büyük dalga boylu ışıktır!) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak zorundadır.
Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de gökyüzü mavi görünür. Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.
Gün batımında veya doğumunda ise güneş ışınları atmosfere eğik girdikleri için daha fazla yol katetmek zorunda kalırlar. Bu yüzden daha çok ışın ve renk saçılır ve o posterlere konu olan, şahane gün doğumu ve batımını gözlemleyebiliriz. Çok az saçılmış olan kırmızı ışık ise güneşe ve ufuğa kızıl veya portakal görüntü verir.